28 Mart 2024 Perşembe
Ana Sayfa Forum Sohbet Hesabınız Haberler Not Defteri İstatistikler İletişim

MENÜ
Kasabamız

 Son Haberler(24/03)

Dislikasabasi.com
Üyelere Özel

 Site Not Defteri

Faydalı Bölümler
Yardımcı Linkler


Gazete Sayfa Linkleri

RAMAZAN İMSAKİYESİ (18 Ramazan 1445)
 
Yer İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı
 Dişli Kasabası 05:16 06:40 13:06 16:37 19:22 20:40
 İstanbul/Pendik 05:20 06:46 13:13 16:44 19:30 20:51
 Manisa 05:31 06:54 13:20 16:51 19:37 20:54
 Kocaeli 05:17 06:43 13:10 16:41 19:28 20:48
 Ankara 05:07 06:32 12:59 16:29 19:15 20:35
 Eskişehir 05:17 06:41 13:08 16:39 19:25 20:44
 Konya 05:12 06:34 13:00 16:31 19:16 20:33
Namaz Vakitleri Diyanet İşleri Başkanlığı web sitesine göre hazırlanmıştır.

Oruç Ramazan Hakkında Zekat-Fitre-Sadaka Teravih Namazı
Veda Hutbesi 40 Hadis Bayram Mesajları İftar Duası
PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V) 'DEN GÜNÜN DUASI



Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) rüzgâr estiği zaman şu duayı okurdu: "Allah'ım, senden bunun hayrını ve bunda olan (menfaatların da) hayrını ve bunun gönderiliş maksadındaki hayrı da istiyorum. Bunun şerrinden, bunda olanın şerrinden, bununla gönderilen şeyin şerrinden de sana sığınıyorum."

[Buhârî, Bed'ül-Halk 5, Tefsîr, Ahkâf 2, Edeb, 68; Müslim, İstiskâ 14, (899); Tirmizî, Daavât 50, (3445).]



E-KART ORUÇLA İLGİLİ HADİS-İ ŞERİF GÜNÜN AYET-İ KERİME'Sİ
Kişinin fitnesi ehlinde, malında, çocuğunda, nefsinde ve komşusundadır. Oruç, namaz, sadaka, emr-i bi'l-maruf ve nehy-i ani'l-münker bu fitneye kefaret olur!

(Müslim, Fiten 17, (144), Tirmizi, Fiten 71, (2259))



Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin. Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.

Bakara Suresi, 128-129
GÜNÜN YAZISI

      Ramazan bizim üstümüze neşe ve aşk indirir

      Ramazan’ın hemen her gelişinde, gökten inen bir sekîne gibi, o semâvî renk, câzibe ve şîvesiyle iner aramıza ve duyurur büyüsünü ruhlarımıza. Biz onu, o bir aylık misafirliği ile her gelişinde o kadar tılsımlı buluruz ki, geldiği gibi hep taptaze kalır aramızda ve giderken de bir hasret ve hicran bırakır içimize.. bekleriz bir sene boyu yeniden dönüp geleceği günleri. Vâkıa, orucuyla, iftarıyla, sahuruyla, teravihiyle ona karşı her zaman bir alışkanlık, bir ülfet de söz konusudur; bu itibarla da, bir mânâda gelişine çok hayret edilmez, gidişinde de şaşkınlık yaşanmaz. Ancak onun sadece vicdanlar tarafından duyulup sezilebilen öyle bir semâvî yanı vardır ki, nefislerimizi arındıran, gönüllerimize safvet çalan, hislerimizi bileyen ve her gelişinde bize yepyeni bir şîve ile çok farklı şeyler anlatan işte bu yönü ile o, hiçbir zaman solmaz, renk atmaz, matlaşmaz ve mihmandarlarını bıktırmaz; aksine hemen her zaman bir bahar edasıyla gelir tüllenir, sonra da içimizde bir hazan duygusu bırakır öyle çeker gider.

      Evet o, hemen her sene, göklerin bir sırrı ve büyüsü olarak gelip başımıza boşalırken, önceki gelişlerinden çok farklı bir derinlikle kendini hissettirir. Biz de her defasında onu daha farklı, daha füsunlu bulur ve aşk ölçüsünde severiz. Aslında o gelirken, aylarla günlerle oynaya oynaya, mevsimden mevsime atlaya atlaya hep bir farklılık sergileyerek gelir; gelir ve gönüllerimizde mevsimlerin havası, rengi ve deseni ile tüllenir: Bazen Ramazan o semâvî sıcaklığını karın-kışın bağrına boşaltır; bazen yaz günlerinin hararetiyle bütünleşerek bize iradelerimizin hakkını vermeyi hatırlatır ve bir mânâda azmimizi biler, basiretlerimize kalbî ve rûhî hayat ufkunu gösterir; bazen şebnemler gibi bahar çiçekleri üzerine konar ve bize diriliş şiirleri söyler; bazen de hazanın kasvetini semâvî neşvesiyle delerek bizi dünyevîliğin darlıklarından uhrevîliğin ferah-fezâ iklimlerine alır götürür.

      Ali Budak


GÜNÜN KISA HİKAYESİ

      AMEŞ VE KARISI

      İmam-ı Azam Ebu Hanife rh.a.'in arkadaşlarından, o dönemin hadis ve kıraat âlimlerinden Süleyman A'meş, bir gece evinde eşiyle tartışmış ve hanımını biraz incitmişti. Buna rağmen tartışmadan hemen sonra hanımıyla tekrar konuşmak istemiş, ama hanımı kocasına kırgın olduğu için, adamın sözlerini cevapsız bırakmıştı.

      Adam öfkeyle:

      -Niçin bana cevap vermi yorsun? diye hanımını bağırıp, azarladı. Fakat bir cevap alamadı.

      A'meş'in kızı babasına:

      -Bu gece olmasa da, yarın sabah konuşur seninle, dediyse de adamın öfkesi dinmedi:

      -Eğer bu gece benimle konuşmazsa, benden kesin boş olsun, dedi.

      Kızcağız da annesini konuşması için ikna etmeye çalıştı. Ama annesi inat etti, konuşmamakta direndi.Karısının konuşmamakta kararlı olduğunu gören A'meş'in ise az önce öfkeyle ettiği yeminin ciddiyeti aklına geldi, söylediğine pişman oldu. Eşiyle boş olmaktan kurtulmak için care düşünmeye başladı. Gecenin bir yarısında giyinip evden cıktı. Doğru Ebu Hanife Hazretlerinin evine gitti. Ebu Hanife onu içeri alıp derdini sordu. A'meş karısıyla olan hadiseyi anlattı, dert yandı:

      -Bu kadın bu tavrıyla benden kurtulup kaçmak istiyor. Beni sıkıntıya sokmasından korkuyorum. Kendisi çocukların annesidir. Onu boş olmaktan kurtarıp beni rahatlatacak bir care var mı? diye sordu.

      Ebu Hanife:

      -Üzme kendini. Allah'ın izniyle bir care bulunur, dedi.

      Ebu Hanife, A'meş'in oturduğu yerdeki mescidin müezzinine haber gönderip yanına çağırdı. Bu gece sabah ezanını henüz vakti girmeden okumasını tenbihledi. A'meş de evine dönüp, ezanı beklemeye başladı. Daha sabah olmadan okunan ezanı duyan A'meş'in hanımı, sabah oldu da boşanması gerçekleşti zannederek konuştu:

      -Oh be! dedi. Senden kurtuldum, kötü huylu herif!

      A'meş ise kıs kıs gülerek cevap verdi:

      -Henüz sabah olmadı. Sen de konuşup yeminimi bozdun. Bize çare gösterenden Allah razı olsun.


      Aradaki Fark

      Hazret-i Ömer 'r.a.' anlatıyor:

      - Bir gün Resûl-i ekrem 'sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem' bize, askeri donatmak için, sadaka getirin diye, emr etdiler. Benim malımın çok olduğu bir zemân idi. Gönlümden geçdi ki, her zemânda, kardeşim Ebû Bekr 'radıyallahü teâlâ anh' sadaka husûsunda hepimizden fazla sadaka verirdi. Ammâ bu def'a ben ondan fazla vereyim diye, malımın yarısını götürdüm.

      Resûlullah 'sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem' buyurdular ki,

      - Yâ Ömer! Ev halkına ne alıkoydun.

      Dedim ki,

      - Yâ Resûlallah! Yarısını alıkoydum. Bu sırada Ebû Bekr 'radıyallahü anh' cümle malını getirip, koydu. Hazret-i Fahr-i Enbiyâ buyurdu ki,

      - Yâ Ebâ Bekr!Ev halkına ne alıkoydun?

      Ebû Bekr,

      - Yâ Resûlallah! Ehlime Allahü teâlâyı ve Resûlünü alıkoydum, deyince,

      - İkinizin arasındaki fark, cevâbınız arasında olan fark gibidir, buyurdular.

      Ondan sonra, Ebû Bekr-i Sıddîkın her bir işde, önüne geçme ümmidimi kesdim.

      Kaynak:Menakıb-i Çihar Yar-i Güzin


Ramazan Özel Sayfası İstatistiği

  Bugün Ramazan Özel Sayfamızı Bugün ziyaret eden 2. nci kişisiniz.

  Ramazan Özel Sayfası Toplam Ziyaret Sayısı : 123