YURDUMUN ÇIÇEKLENMESI IÇIN DAIM YASADIM BENI BILSE BILSE ÇIÇEKLERIM BILIR


YURDUMUN ÇIÇEKLENMESI IÇIN DAIM YASADIM BENI BILSE BILSE ÇIÇEKLERIM BILIR DOSTLARIM

Hepimizde emegi bulunan kasabamizin güzide sahsiyetlerinden fedakar, cefakar emekli ögretmenlerimiz Abdil Ünal ve Rahime Ünal ' la maziye yolculuk yaptik. Ikram edilen kahvelerimizi yudumlarken hayat hikayesini siz dostlarla paylasmak istedik.

"72 Yil önce Disli'de dogdum. Ilkokulu kasabamizda, orta okul ve liseyi Bolvadin'de okudum. Balikesir Necati Bey Okulunda fark derslerini vererek 1964 yilinda Dazkiri'nin Yorgalar Köyü'nde iki sene ögretmenlik yaptim. Sonra Adiyaman'in Besni ilçesine atandim. Bir yil da orada çalistiktan sonra 1967 yilinda Disli Ilkokuluna geldim. Okul müdürü rahmetli Sevki Gümüs idi. Köyümüze geldigim yil elektrik yoktu. 1966 yilinda liseden sinif arkadasim Rahime ögretmenle evlendim. O zamanlar dügünler davul ve zurna ile olurdu. Erkekler odalarda, kadinlar evlerde dügün yaparlardi. Babam rahmetli de kiliç kalkan ekibi getirterek köyün meydani Hacinin kösede kiliç kalkan oyununu oynatti. Dügüne gelenler ilgi ve heyecanla seyretti.

Ögretmenlik hayatimda unutamadigim anilarim oldu. Tarih dersinde Etiler'i anlatirken müfettis sinifa girdi. Hos geldiniz dedim. Hocam derse devam et dedi. Konuyu anlattiktan sonra kapi çaldi. Bir ögrencim geç kalmisti. Özür dileyerek yerine oturdu. Müfettis ögrencilere Etiler'i kim anlatacak diye sordu. Sinifin hepsi parmak kaldirdi. Müfettis geç kalan çocuga sen anlat demesin mi!.. Çocuk da dersi kaçirdigi için "Eti bakkalda satilir. Çay ile yemesini çok severim" dedi. Herkes güldü. Baska bir ögrenci söz istedi konuyu çok güzel anlatti. Müfettis çocugu alkislatti. Tesekkür ederek siniftan ayrildi.

Unutamadigim bir hatirami da sizlerle paylasmak istiyorum. Okullarin yaz tatiline girmesine yakin ögrencilerle yaylaya geziye gittik. Siniflar 40 - 45 kisi civarindaydi. Yaylaya vardigimizda her ögretmen sinif mevcutlarini tekrar saydi. Rahmetli Seyfettin Aksoy ögretmen iki talebesinin olmadigini fark etti. Hepimiz acaba çocuklarin basina bir is mi geldi diye telasa düstük. O zamanlar telefon olmadigindan köyle haberlesmemiz mümkün degildi. Okul müdürü ögretmen arkadasin birini kaybolan çocuklari arayip bulmasi için görevlendirdi. Arkadasimiz geldigimiz yoldan yaya olarak iki saat yürüyerek köye kadar gitti. Kaybolan çocuklari evlerinin önünde oyun oynarken bulmus. Meger çocuklar 400 kisi içinde biraz yürüdükten sonra yorulmuslar köye geri dönmüsler.

Ögretmenlik yaptigim yillarda teftise gelen müfettislerin bile arabalari yoktu. Köye geldiklerinde imamlarin odada bir hafta kalirlardi. Lokanta olmadigi için okul müdürü ve ögretmenler evlerinde yaptirdiklari yemekleri odaya götürürdü. Müfettisleri karsi köylerin okullarini teftis etmeye babamin motosikletiyle götürürdüm. Günümüzde ögretmenlerin modelli arabasi var. Kaloriferli binalarda kaliyorlar. Yoksul aile çocuklari siyah önlügü rengi soluncaya kadar bir kaç yil giyerlerdi. Bazilari lastik pabuçlari yirtik olarak okula gelirlerdi. Babalarinin pantolonlari yamalikliydi Çocugun kitap ve defterlerini zor aliyorlardi. Alamayanlara sinif ögretmenleri yardim ederdi. Okullarda simdiki gibi bilgisayar, tablet, cep telefonu yoktu. Simdi Milli Egitim Bakanligi okullar açildigi gün kitaplari parasiz olarak tüm ögrencilere dagitiyor. Bazi ögrenci velileri kiz çocuklarini okula göndermek istemiyorlardi. "Kiz çocugu okuyup da ne yapacak. Imralli'ya muallim mi olacak?" derlerdi. Kapi kapi dolasarak kizlarin ana ve babalarini ikna ederdim.

O dönem Devlet okullara un gönderirdi. Biz de sirayla çocuklarin annelerine bükme yaptirir beslenme saatinde yedirirdik. Cennet mekan okulun hizmetlisi Süleyman Taspinar'in babasi Tahsin amca çok çaliskandi. Siniflarin sobalarini yakar, temizligini yapar, zili çalar, agaçlari sular, ögretmenlere çay yapardi.. Okullarda kalorifer yoktu. Mesleki hayatimda vatanina, bayragina, milli ve manevi degerlerine bagli yüzlerce talebe yetistirdim. Doktor, mühendis, ögretmen, hemsire, din görevlisi ve degisik alanlarda basarili ögrencilerim var. Hepsiyle gurur duyuyorum. Hiç birisinin en küçük saygisizligini görmedim.

Iki oglumdan Tekin Ünal Ziraat Mühendisi. Tarim Isletmeleri Genel Müdürlügünde Daire Baskani. Diger oglum Tayfun Ünal Bolvadin Tarim Müdürlügünde Ziraat teknikeri. Ilkay, Abdil Bugra, Rahime, Seda Abdil, Burak olmak üzere bes torunum var. Sizlere çok sevdigim bir siiri armagan ediyorum

Anadolu'nun bütün çiçeklerini diyorum
Afyon ovasinda açan hashas çiçeklerini
Bacimin suladigi feslegenleri
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini

Avlularin pembe entarili hatmisini.
Çoban yastigini, peygamber çiçegini de unutmayin.
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, köyümün güzel kokulu çiçeklerini istiyorum.



Editör : Mustafa
dislikasabasi.com