BİR BERBERİN HAYAT MÜCADELESİ


1945 Senesinde köylünün ayağına çarık ve yamalı pantolon giydiği zamanda iki gözlü, kerpiç duvarlı, toprak damlı evde zemheri soğuğunda bubamın üçüncü oğlu olarak doğmuşum.

Bubama köyde Gonya'lilarin Deli Emin derlerdi. Benim çocukluğumda Dişli muhtarlıkla yönetiliyordu. Aşağı mahalle ve Yukarı Mahalle olmak üzere köyde iki mahalle vardı. Köy muhtarı Akın Çavuş'un bubası Akkaş Amcaydı. Muhtar odası Yukarı Mahalle'de Hacının köşedeydi. Bi kere bizim öküzler başkasının tarlasına girmiş bekçiler öküzleri muhtar odasının ahırına kapatmışlar, bubam ile ikimiz muhtarlığı gittik Akkaş Amca babama bi cigara verdi bubamla içtiler. Gerçi bubam pek cigara içmezdi emme muhtarı kırmamak için yaktı. Öküzleri kurtarmak için muhtarlığı ceza parası ödememiz gerekiyordu, bubamın cebinde beş kuruş yoktu. Bubam muhtara "öküzlerimi bana teslim et perşembe günü Bolovadin bazarına Bozuk yolundan eşekle biber satmaya gitcen o zaman parayı veren " dedi. Muhtar babamın arkadaşıydı tamam Emin hayvanları götür" dedi

İLKOKUL HAYATIM


Yedi yaşında bubam elimden tuttu eski mektebe götürdü Baş muallim Ata Hocanın babası Süleyman Guvenir, muallimim Rıfat Hocanın babası Şevki Gümüş idi. Bubam beni öğretmene teslim ederken " eti senin kemiği benim sana saygısızlık yaparsa gözünün yaşına bakma" dedi. O zaman siyah önlük giyerdik, hiç kimsenin çantası yoktu. Anam defter ve kitaplarını koy diye eliyle torba dikiverdi. Birinci sınıfta dikilen önlüğü beş sene giydim. Anam eskiyen yerleri yamardı .

BERBER ÇIRAKLIĞIM


İlk mektebin beşinci sınıfında bubam beni berber Mustafa'ya çırak verdi. Berber çırağı iken ustanın hayvanlarına her gün bi çuval bi heybe ot yolup getiriyor, bazen çocuklarını avutuyor, bazen de küsbesini kıyıyordum. Beşinci sınıfta okula tam devam edemediğim için sınıfta kaldım. Beş senede berber çıraklığı yaptım berberliği öğrendim.

BERBERLİK HAYATIM


Berberliğe başladığım sene Yukarı Maçakli, ve Akkoyun köyüne, ikinci senede Kale ve Göynük köyüne berber durdum. Köylere elimde edevat çantasıyla yayan olarak giderdim. Edevat çantasında peştemal, havlu, sabun, fırça, ustura, makas makine ve leğen bulunurdu ağırlığı 5 kiloydu. Kale köyüne yayan yayla yolundan iki saatte varıydım. Bizim köyün yaylasında geçerken çobanlari da bedava traş ediveriydim.

O ZAMANLAR KÖYLERİN DURUMU


O devirde köylü çok fakird, köyde hiç traktör yoktu. Çiftçiler öküzlerle ve karasabanla çift sürerdi. Piyasada fazla para dolaşmazdı. Köylüler en çok candırmadan ve vergi memurlarından korkardı. Karakola düştü günde bir araba dayak atarlardı. Vergi memuru Bozuk yolundan elinde çantasıyla atınan Köye geldiğinde köylüler oturuyorsa hemen ayağa kalkardi. erberler köylüyü traş ettiğinde her seferinde para almazdı. Senede bi kere harman kalkınca ağustos ayının on beşinden sonra büyükler bir demir buğday (16 kilo) çocuklar bi şinik ( 8 kilo) civarında kişi başı buğday toplardık buna hak derlerdi.

O kara günlerde sadece berberler hak toplamazdı. Cami hocaları maaşlı değildi. Hocalar, sığır çobanlari, hergele çobanlari ve nalbantlar da bi senelik emeğinin karşılığını eşekle harman kalkınca köylüden toplardı. Bazıları da ben köyden İzmir'e çalışm8aya gittim beş altı kere traş ettin hak mı olur diye vermezlerdi. Hocalara da bazılari ben senin arkanda hiç namaz kilmadım ne haki vereceğim derdi.

KÖYLERDE BERBERLİK


Berberlik yaptığım köyde odalalarda dört - beş gün kalırdım O zamanlar sandalye falan yoktu. Köylü traş olacağı zaman ya caminin avlusunda bulunan taşa oturur ya da yere oturur traş olurdu. Köyün birinde ramazan ayında delikanlı birisini traş ederken kulağına eğilip "akşam oruç açacağım biraz hamirsiz getirsen" dedim. Anasına istemeye gittiğinde anası vermek istemedi, "Köyünden ekmeğini getireydi" dedi Ama delikanlı zorla aldı getirdi. "Ben anagın söylediklerini duydum ekmeği almadım. O akşam suyunan orucumu açtım.

Bu durumu muhtara anlattım. Muhtar bi liste hazırladı bekçiye verdi"herkes ramazan çıkasıya sırayla berbere yemek getirecek" dedi köylü sırayla yemek getirmeye başladı. Yemek dediysek un çorbası, bulgur pilavı yanında soğan. Buna da şükür.

ASKERLİK VE ASKERDEN SONRA


1965 Yılında askerliğimi acemi birliğini Kütahya'da usta birliğini İstanbul'da yaptım. O zaman askerlik 2 seneydi. Hatta radyodan iki sene ayrılık çok yarım diye türkü söylenirdi.

Askerlikten sonra Libya'daki Fizan şehrine gittim berber dükkanı açtım Saç - sakalı 2 Dinara traş ediyordum. Libya'da 3,5 sene kaldım. 1968 yılında Yağcı Amed'in gızı Noriye ile yuva kurdum. Selvinaz, Hatice, Hava, Ayşe, Fırtına, Emin, Ahmet, Mustafa ve İbrahim olmak üzere 4 kız - 5 oğlan dokuz çocuğumuz oldu. Libya'dan geldikten sonra Dişli'de arsa alıp ev yaptım. Berber dükkanı açtım artık müşterileri hak ile değil para ile traş etmeye başladım.

SUUDİ ARABISTANA GİDİŞ


1978 Yılında ailemi ve çocuklarımi Köye bırakarak Suudi Arabistan'a gittim orada berber dükkanı açtım. 7 sene berberlik yaptım. Senede bir kere Köye izine geliyordum.Arapcayi su gibi öğrendim. 5 kere Hac vazifemi eda ettim, defalarca umre yaptım. Hac döneminde bizim köylüler Mekke'ye geldiklerinde onları buluyor yardımcı oluyordum onları görünce Köye gitmiş gelmiş gibi seviniyordum.

VATANAMA DÖNÜŞ


7 Sene sonra vatanıma, doğduğum topraklara temelli döndüm berberliği bıraktım dükkan açtım önce inci boncuk sattım sonra bakkal dükkanına çevirdim. Sigortadan emekli oldum iş yerini kapattım. Artık yaşım 80'e merdiven dayadı, saçım sakalım ağardı, eşim kısmi felç geçirdi Bana bundan dört ay önce Afyon kırmızı Hastane'de kalbim yavaş çalıştığı için pil taktılar. Namazımı beş vakit camide kılıp orucumu tutuyorum. Rabbimin bize verdiği nimetlere şükrediyorum.

Arkadaşlarımdan bir çoğu ahiret alemine göçtü. Yunus Emre'nin dediği gibi; Biz dünyadan gider olduk kalanlara selam olsun, Bizim için hayır dua edenlere selam olsun...



Editör : Mustafa
dislikasabasi.com