03 Mayıs 2024 Cuma
Ana Sayfa Forum Sohbet Hesabınız Haberler Not Defteri İstatistikler İletişim

MENÜ
Kasabamız

 Son Haberler(27/04)

Dislikasabasi.com
Üyelere Özel

 Site Not Defteri

Faydalı Bölümler
Yardımcı Linkler


Gazete Sayfa Linkleri
 ATALARIMIZIN YAZDIĞI ÇANAKKALE DESTANININ 93. YIL DÖNÜMÜ
ATALARIMIZIN YAZDIĞI ÇANAKKALE  DESTANININ 93. YIL DÖNÜMÜ
ÇANAKKALE SAVAŞI (Çanakkale Zaferi)






I. Dünya Savaşı'nda, Osmanlı Devleti'nin, Çanakkale Boğazı'nı geçmek isteyen İtilâf kuvvetleriyle yaptığı savaşlar (1915).

Bahriye Nazırı Churchill'in teklifleri ve İngiltere'nin ısrarıyla İtilâf devletlerince girişilen harekâtın amacı, Rusya ile doğrudan temasa geçmek, onlara silâh ve malzeme yardımı yapabilmekti. Bu yolla, Süveyş Kanalı ve Hint yolu üzerindeki Türk baskısı da kaldırılmış olacak; savaşa katılmak istemeyen Balkan devletleri, İtilâf devletleri yanında yer almağa zorlanacaktı.

Yapısı bakımından, savunmaya elverişli olan boğaz, Türkler tarafından mayınlanmıştı. Tabyalar, toprak ve taştandı. Zırhlı veya betondan tabya yoktu; ayrıca birçok sahte mevzi yapılmıştı. Savunma düzeni, dış, orta ve iç bölgeler olmak üzere üçe ayrılmıştı. Bunların kumandası Miralay Cevdet Bey'de idi. Savaş ilânından birkaç gün sonra, 3 Kasım 1914'te İngilizler, Seddülbahir ve Kumkale tabyalarını topa tuttular. 19 Şubat 1915'te boğazın dış tabyaları tahrip edildi. Ayrıca, karaya çıkarılan askerler, tahrip işini tamamladılar. Bu harekâtta Türkler, 19 top kaybetti. Dış savunmanın düşmesi, bazı ülkelerde büyük yankılara yol açtı. Bulgaristan, çekingen bir durum aldı. İtalya, İtilâf devletlerine meyletti. Yunanlıların İstanbul'a girmelerini istemeyen Ruslar, 40 bin kişilik yardımcı bir kuvvet göndermeyi teklif etiler. Bunun üzerine İngilizler ve Fransızlar, boğazları Ruslara vermeyi vaat ettiler. Bundan sonraki büyük taarruzun, Marmara Denizi'ne geçmek amacıyla, Fransız ve İngiliz savaş gemileri tarafından, 18 Mart 1915'te yapılması planlandı. Orta savunma tabyaları, sürekli olarak bombardıman edildi. Dış hatlara komandolar çıkarıldı. Boğazdaki mayın tarama ve temizleme işi başarıyla yürütüldü. Fakat 7-8 Mart gecesi, Yüzbaşı Hakkı Bey kumandasındaki Nusret mayın gemisi, karanlık limana, sezdirmeden tekrar mayın döşedi. İtilâf kuvvetlerinin 16 harp gemisi, 18 Mart 1915'te boğaza girerek, tabyaları ateşe tuttular. Gerek mayınlar ve gerekse bataryaların atışları ile İtilâf kuvvetleri birçok gemi kaybederek geri çekildi.

18 Mart hücumu, Çanakkale'nin, karadan yardım görmedikçe geçilemeyeceğini gösterdi. Bunun üzerine, İngiliz, Fransız ve Anzaklardan (Avustralya, Yeni Zelanda ordusu) kurulan 70 000 kişilik kuvvet, 25 Nisan 1915'te Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerinde karaya çıkarıldı. Düşman kuvvetleri, 109 harp ve 308 nakliye gemisi ve özel çıkarma araçlarıyla denizden desteklenmekteydi. Bu çıkarmaya karşı savunma görevi, 5. Orduya verildi.

İlk çıkarmalar Seddülbahir, Arıburnu ve Kumkale'ye yapıldı. Bazı yerlerde başarı kazanan düşman, kesin sonuca gidemedi. Seddülbahir ve Arıburnu'nu almayı başaramadı. Binbaşı Mahmud Bey idaresindeki Türk kuvvetleri, düşmanın içi bölgelere sızmasını engelledi. İlk çıkarma günü, 19. Tümen kumandanı Mustafa Kemal Bey (Atatürk), 17. Piyade Alayını, Conkbayırı'na vaktinde yetiştirerek, Kocaçimen tepesinin düşman eline geçmesini önledi. Düşman, 25 Nisan 1915 harekâtında, büyük kayba karşılık küçük bir köprübaşı elde edebildi, orada tutundu. Türk kuvvetleri, gecenin karanlığından faydalanarak düşmanı denize dökmek istediyse de, bu harekâtta yer alan Arap askerlerinin başarısızlığı ve çıkarttıkları gürültü, buna imkân vermedi. Öte yandan, 15 000 kişilik Anzak kuvveti de karaya çıkarılmıştı. Aynı günlerde düşman Saros Körfezi'ne, Beşike Limanı'na gösteriş çıkarmaları yaptı. Sonraki günlerde de Alçıtepe ve Arıburnu'nda Kocaçimen tepesini elde etmek için harekete geçti. Fakat, 5. Ordu kuvvetleri, büyük kayıplara rağmen, düşmanı püskürttü. Bu arada yapılan Seddülbahir, Arıburnu ve deniz savaşları çok kanlı geçti. Düşman, Seddülbahir'e 26 Nisan günü, top ateşiyle hücuma başlamıştı. 1 Mayıs gecesi ve daha sonraki günlerde, 17 000 kişilik Türk kuvveti karşı saldırıya geçti. Fakat, bunda başarı kazanılamadı ve Türkler, 16 000 kayıp verdiler. İngilizlerin kaybı, 14 000 kişiydi.

Düşmanın ikinci hücumu, 6-8 Mayıs arasında, Alçıtepe'yi ele geçirmek oldu. Birkaç kere siperlere giren Fransızlar püskürtüldü. Sadece birinci hat siperleri, düşman elinde kaldı. 26 Nisan'da ve daha sonraki günlerde denizde savaşlar oldu. Türklerin Nurulbahir adlı gemisi battı. Gülcemal vapuru yara aldı. Buna karşılık, İtilâf kuvvetlerinin Goliath zırhlısı batırıldı.

14 Mayıs'ta İngiliz harp komitesi, savaşa devam kararı aldı ve İngiliz kabinesinde bazı vekiller değiştirildi. 18 Mayıs'a kadar nemli çarpışma olmadı. Haziran ayında, kanlı siper muharebeleri yapıldı. 4 Haziran'da 50 000 kişilik İngiliz ve Fransız ordusu, 25 000 kişilik Türk ordusu üzerine, top ateşi desteğinde taarruza geçti. Taarruzda zırhlı araçlar da kullanıldı. Bu hücum, Çanakkale'deki en kanlı muharebe oldu. Düşman, bazı Türk siperlerine girdi. 9 Temmuz'da Seddülbahir kumandanlığına Vehip Paşa getirildi. Biraz sonra Kerevizdere savaşları başladı. Çıkarmanın başlamasından 70. güne kadar Türk ordusu, 100 000 kayıp verdi. Her şeye rağmen düşman ilerlemeyi başaramadı, yeni bir çıkarma yapmaya karar verdi. Amaç, Anafartalar platosunu ve Kocaçimen'i ele geçirmekti. Taze kuvvetler, Ağustos başında Suvla kıyılarına, baskın halinde çıkarma yaptılar. Bunun üzerine Mustafa Kemal'in emriyle 28. ve 41. alaylar, 10 Ağustos'ta hücuma hazırlandı. Kumandanın kısa bir konuşmasından sonra, süngü hücumu başladı. Düşman, siperlerinde bastırıldı. Türkler, Şahinsırt'a kadar ilerledi. Savaş sırasında, Mustafa Kemal'in göğsüne bir şarapnel parçası çarptı. Düşman, Mustafa Kemal'in yönettiği bu harekâtla, ağır kayıplar vererek püskürtüldü.

1915 yılının sonbahar ayları, kanlı fakat sonuç alınamayan çarpışmalarla geçti. Türk başkumandanlığı, 1. Orduyu Gelibolu'ya yolladı. Böylece Türk ordusu, 21 tümene çıktı. Başlangıçta üç gün içinde Çanakkale Boğazını geçeceklerini sanarak giriştikleri savaşı bir an önce sonuçlandırmak isteyen İtilâf Devletleri, yeni kuvvetler sağlamağa çalıştılarsa da sonuç alamadılar. General Charles Monroe, Çanakkale'nin boşaltılması gereğini belirten bir rapor verdi. Bunun üzerine, 5 Aralık tarihinde iki İngiliz tümeni, Selânik'e gönderildi. Kasım ayında başlayan yağmur ve kar fırtınası, siperlerde birçok askerin boğulmasına sebep oldu. Bu felâkette düşmanın kaybı da çoktu.



Limanda birçok küçük gemi battı. Neticede çıkarma sahaları, düşman tarafından boşaltıldı. Gizlice yapılan boşaltma harekâtı sonucu, Ocak 1916'da Gelibolu yarımadası tamamen bırakılmış oldu. Bu arada bazı çarpışmalar da oldu. Anafartalar ve Arıburnu çekilmesi sırasında dikkati dağıtmak için, düşman, 19 Aralık günü Seddülbahir bölgesine saldırdı. Buraya döşenmiş olan mayınlar, Türklerin düşmanı takibine imkân vermedi.

Çanakkale, I. Dünya Savaşında Türkiye'nin çarpıştığı on cepheden biriydi. Türk kara ordusu, savaş araç ve gereçleri bakımından çok zayıftı. Burada görev alan Türk deniz kuvvetleri, 1911-1912 İtalyan ve 1912-1913 Balkan savaşlarında yıpranmış durumdaydı. Savaş sırasında Türkiye, müttefiklerinden beklediği yardımı göremedi. Sadece Alman subayları, Türk subayları yanında görev aldılar. Avusturya'nın yardımı, iki bataryadan ibaret kaldı. Beklenen silah ve malzeme yardımı sağlansaydı, sonuç çok daha farklı olabilirdi.

Çanakkale savaşları, 8,5 ay sürdü. Türk ordusunun karşı koymasıyla, Çanakkale, Irak, Filistin cephelerinde bir milyona yakın İngiliz ve Fransız askeri, batıdaki ana cephelerinden uzak tutulmuş oldu. Savaşlar, iki taraf için de büyük kayıplara sebep oldu. İtilâf devletleri, Çanakkale'ye önce 70 000 kişi göndermişlerdi. Sonradan bu kuvvet 500 bin kişiye çıkarıldı. Bunun 400 000'i İngiliz, 79 000'i Fransız ordusundandı. İngilizlerin kaybı, 115 000'i ölü, yaralı, esir ve memleketine gönderilen, 90 000'i hasta olmak üzere 205 000 idi. Fransızların kaybı 47 000'di. Türklerde ise şehid, yaralı ve hasta sayısı, 252 300'ü buldu.


Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Çanakkale Boğazı'nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul'a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri isteğiydi.

Bunu gerçekleştirmek isteyen düşman kuvvetleri 18 Mart 1915 tarinde kazandığı bu zaferle ''Çanakale Geçilemez '' sözünü Türk ve dünya tarihine altın harflerle yazdırmayı başarmıştır.
Bu zafer göğüslerinde iman duygularıyla dolu aziz Türk Milleti'nin kendilerinden katkat üstün ve tarihinin modern silah ve cephanesine sahip düşman kuvvetlerine unutamadıkları bir ders verdiği ,destanlar yazarak kazandığı bir şeref ve haysiyet mücadelesidir.

Bu savaşta kasabamızdan da çok sayıda asker bu cephede savaşmış çoğu mertebelerin en yükseği şehitlik mertebesine kavuşmuş,bazılarıda vücutlarında aldıkları şarapnel yaralarıyla gazi olma şerefine erişmişlerdi.

Bir çoğundan günlerce haber alınamamış babaları cepheye giderken anne karnında olanların çoğuda babalarını görememişlerdir.
Cephe gerisinde analar,eşler çocuklar çok büyük yokluklar içerisinde aç ve susuz asker yolunu gözlemiş,yetim yavrularını onca yoklukta kol kanat germişlerdir.


Cephe gerisinde analar,eşler çocuklar çok büyük yokluklar içerisinde aç ve susuz asker yolunu gözlemiş,yetim yavrularını onca yoklukta kol kanat germişlerdir.

Bu savaşta daha doğmadan babasını kaybeden ''Çullu Ayşe'nin oğlu Mevlüt amcamız , babasını rüyasında görmüş rüyasında babası tarafından sol böğründen çok acı çektiği ifade edilmiş.Ama yıllarca sonra savaş kayıtlarına ulaştıklarında gerçektende sol tarafından aldığı bir düşman süngüsü darbesiyle cephe gerisinde hastaneye kadırıldığı orada şehitlik mertebesine ulaştığını , nüfus kütüğünde yazılmış olduğunu öğrenmişlerdir.Kasabamızda Çanakkale şehidi çocuğu maaşını alan bir amcamız olan Mevlüt OKUMUŞ (Adil,Arif,Ali ve Mustafa OKUMUŞ'un babaları)93 Yaşında olup şu anda hayattadırlar.
KADİR OĞLU ABDİL'E AİT ŞEHİT OLDUĞUNU BELİRTİR BELGE



Kasabamızın bazı yaşlılarından edinilen bilgilere göre

KASABAMIZDAN ÇANAKKALE SAVAŞINDA ŞEHİT VEYA GAZİ OLANLAR

Osman Ağa gözünden yaralanmış (Kör Osman Gazi) kardeşi Şehit olmuştur.
Molla Kadir Oğlu Ahmet (Şehit)
Patlağın Babası Kadir (Şehit)
Hacı Musa Oğlu İzzet Çanakkale de Gazi, Sakarya Meydan Muharebesinde Şehit
İben Oğlu Mehmet Solmaz (şehit)
Hurşit Oğlu Hasan (Kör Hasan) Solmaz (Gazi)
Kara Veliler den 2 şehit Kara velilerin Emin'in Babası ve Kardeşi Kazım.
Abdı Oğlu Mehmet Emin 17 Yaşında (25 Günlük Evli) (Şehit) (İmamların En Büyük Oğlu)
Vanlıların Ahmet (Gazi) gözünden şarapnel parçasıyla yaralanmış
Kel Süleymanların Mehmet Efe (Gazi)
Murat Karabacak (Gazi)
Sofu Mehmet (Koca Bacakların İdris in Amcaları) Şehit
Tokatlı Emir Veli oğullarından bir şehit
Kadir oğlu Abdil (Şehit)
Hacı Bekir Oğlu Süleyman, Mustafa, Mahmut ve Hot Osman kardeşi Bekir (Şehit)
Hacı Velilerden 2 Şehit
Arif Hocalardan Mehmet Emin ve Hüseyin kardeşler (Şehit)
Kara Kızın Kamil (sağ omzuna isabet eden şarapnel parçasıyla yaralanmış Gazi).
Kolsuz Kamil-Yirik Amca (koluna şarapnel isabet etmesi sonucu kolunu vatanı uğrunda feda eden Gazilerimizden)

Daha ismini sayamadığımız Kasabamızdan pek çok şehidimizin olduğunuda unutmamak gerekir.



ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ’NE

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy
















































KASABAMIZDA DA ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ TOPLANTILARI YAPILACAKTIR


DEĞİŞİK FOTOĞRAFLAR EKLENECEKTİR







Son Güncelleme :  20/03/2008 Saat 00:22:04 Bu Haber  4268 Kez Okundu



Kasabamızdan bildiriyor
 
Mustafa OKUMUŞ

mustafaokumus2@hotmail.com

Sitemizde 2069 adet haberi bulunmaktadır.




Yazdırılabilir Sayfa   

Sitemizde yayınlanan haberlerin ve fotoğrafların kullanım hakkı www.dislikasabasi.com 'a aittir. Herhangi bir şekilde haber içeriği ve fotoğrafları izin alınmaksınız kullanılamaz..

Yorumlar yazarlarına aittir. İçeriklerinden biz sorumlu tutulamayız.

Anonim kullanıcı yorum yazamaz, lütfen kayıt olun


Yorum Bölümünden bundan sonra Yorum yapan üyemize ait bilgiler ve avatar resmi görülebilecektir. Avatar resminizi sitemizde yer alan resimlerden seçebileceğiniz gibi farklı bir resim ile değiştirmek istiyorsanız ; özel mesaj bölümünden admine mesaj göndererek veya üyelikte yer alan email adresinden webmaster@dislikasabasi.com email adresine resmin internet adresini veya resmi gönderebilirsiniz.

     
 Yorumlayan : HASAN ÇELİK      Tarih : 21/03/2008 00:00:00
   
AFYON
08/03/2008
Mesaj Bilgisi
25

Yeni Üye
 
işte biz boyle bir şehitlerın torunlarıyız ama gel gorelımkı bu gunlerde siyasetcilerin tartıştıgı konulara bakın inanın dedelerımızın kekmıklerı sızlıyordur onlar ne ıle mucadele etmışler kimleri denıze dökmüşler bızler ne ıle mucadele edıyoruz. TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR

     
     
 Yorumlayan : ISA GEDIK      Tarih : 20/03/2008 00:00:00
   
KÖLN
03/04/2005
Mesaj Bilgisi
412

Fanatik Üye
 
BU VATAN VE BU MILLET ICIN CANLARINI VEREN, KANLARINI AKITAN, BENZERI GÖRÜLMEMIS DESTANLAR YAZAN, BU VATAN EVLATLARINI RAHMETLE ANIYORUM.

     
     
 Yorumlayan : Bayram SOLMAZ      Tarih : 20/03/2008 00:00:00
   
manisa-salihli
09/02/2007
Mesaj Bilgisi
60

Aktif Üye
 
18 Mart: Türk''ün, vatanıma destursuz gelen namerde şamarını vurupta feleğini şaşırttığı gündür. 18 Mart: En iyi teknolojik silahların bile Mehmetçiğin elindeki tırpana, yüreğindeki imana boyun büktüğü gündür. 18 Mart: Dünya döndükçe ''''Çanakkale geçilmez, Türk esaret altına girmez'''' sözünü Türkün yedi düvele ezberlettiği gündür. TÜM ŞEHİTLERİN RUHU ŞAAD OLSUN.ŞEHİTLERİMİZİ VE ÇANAKKALE GAZİLERİMİZİ BİR ÇANAKKALE GAZİSİ TORUNU OLARAK MİNNETLE ANIYORUM. Bayram SOLMAZ (YİRİKOĞLU)

     
     
 Yorumlayan : ayşegül solmaz      Tarih : 19/03/2008 00:00:00
   
manisa/salihli
11/03/2008
Mesaj Bilgisi
1

Yeni Üye
 
''''BIRAK İHANET TAM ALNIMDAN VURSUN BENİ iSTERSE KARANLIK ZİNDANLARINDA BOĞSUN! EĞER ÖLÜMÜM YAŞATACAKSA DEVLETİ BU CANI KORUYAN NEFSE YAZIKLAR OLSUN...'''' Benim de dedemin dedesi koluna şarapnel değmesi sonucu kolunu kaybetmiş bir ÇANAKKALE GAZİ''sidir.(Kolsuz Kamil - Yirik)Çanakkale benim grurumdur.Orada kefensiz yatan tüm Mehmetlere, Ahmetlere ve Hüseyinlere minnettarız.Şehitlerimizi saygıyla anıyoruz.

     
     
 Yorumlayan : ibrahim dal      Tarih : 19/03/2008 00:00:00
   
AFYOK
21/02/2006
Mesaj Bilgisi
77

Aktif Üye
 
bu vatan ugruna canlarını feda eden atalarımı saygıyla anıyorum (değerlerimize sahip cıkalım)

     
     
 Yorumlayan : MEHMET AKKUŞ      Tarih : 19/03/2008 00:00:00
   
Bakmasını bilene baktıgı her yer
21/11/2005
Mesaj Bilgisi
93

Çalışkan Üye
 
Atalarımızın kan dökerek aldıgı bu toprakları şimdi masalarda verir olduk bilselerki türkiyenin bu halini o şehitlerimiz haklarını helal etmezlerdi bizlere

     
     
 Yorumlayan : mustafa mert      Tarih : 19/03/2008 00:00:00
   
Gebze
03/04/2005
Mesaj Bilgisi
201

Fanatik Üye
 
şehitlerimizi rahmetle anıyoruz halkımızın kandili mubarek olsun

     
     
 Yorumlayan : Muharrem AĞILÖNÜ      Tarih : 19/03/2008 00:00:00
   
Ankara/Keçiören
24/12/2007
Mesaj Bilgisi
17

Yeni Üye
 
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhid''i.Bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi.Şuheda gövdesi bir baksana dağlar taşlar.O ruku olmasa dünya da eğilmez başlar. Nice zaferlere.

     
     
 Yorumlayan : Salih Kahraman      Tarih : 19/03/2008 00:00:00
   
Bolvadin
01/02/2007
Mesaj Bilgisi
1973

Fanatik Üye
 
BU GÜZEL VATANI BİZLERE CANLARI VE KANLARI UĞRUNA FEDA EDEN AZİZ ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE ANIYOR VE RUHLARI ŞAD OLSUN DİYEREK BAKARA SURESİNİN 154. AYETİNİN MEALİYLE SON VERİYORUM:«ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRÜLENLERİ SAKIN ÖLÜLER SANMAYIN.BİLAKİS ONLAR DİRİDİRLER.FAKAT SİZ ANLAYAMAZSINIZ.»

     
     
 Yorumlayan : MEHMET ERİŞ      Tarih : 19/03/2008 00:00:00
   
AFYON
06/12/2007
Mesaj Bilgisi
177

Başarılı Üye
 
Geçen sene arkadaşlarla Çanakkale gezisine katıldım. Sizlerle bazı intibalarımı paylaşmak istiyorum. Çanakkaleye vardığımızda rehber savaşın yapıldığı yerleri gezdiriyor, Orada geçen olayları anlatıyordu. Adeta o atmosferi yaşıyorduk, herkesin gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Öyle ya çoğumuzun en yakınları orada yatıyordu. Geçte olsa dedelerimizin ziyaretine varmıştık. Onlar bizim vardığımızı biliyorlar, torunlarımız ziyaretimize gelmiş diye seviniyorlardı. Yanımdaki emekli öğretmen arkadaş, keşke öğretmen olduğum yıl buraya gelseydim. Çanakkale savaşlarını öğrencilere daha coşkulu ve yaşayarak anlatırdım diyordu. Bende dedelerimden defalarca özür dileyerek sizi ziyaret etmekte çok geç kaldık diye ağlıyordum. Elin gavuru ta uzaklardan gelir

     
Toplam 2 sayfada 12>

Habere Yapılmış Toplam 18 Yorum Bulunmakta