Hoca Efendi ise hayır Hanım bilemedin ben gurbetteyim gurbette demiş. Hanımı ise itiraz etmiş. Olur mu hiç sesini duyuyorum ya demiş.
Hoca;
- Hanım birbirimizi göremediğimiz zaman gurbet sayılır bu hayat demiş.
Büyüklerimiz kişinin yakın eşi dostu kalmazsa o kimse kendi memleketinde bile gurbettedir demişler. Bu işin başka bir yönü. Benim kastettiğim gurbettekiler şu cennet vatanımızı bırakıp yaban illere giden kardeşlerimiz. Efendim gitmeseler miydi? Gavura kul köle olmasalar mıydı? gibi mazeretler sıralayanlar olabilir. Ama ben o görüşte değilim.
Bir hikaye anlatırdı eski hocalarımız. Hikaye bu ya! Ariflerden birisi ölüm yatağında son demlerini yaşadığını anlar yakınlarına beni develerimin yanına götürün der. Adamı develerinin yanına götürürler. Adam der ki Ey develerim yıllarca sizden yararlandım, benim eziyetime tahammül ettiniz ama ben ahiret yolcusuyum. Rab'bimin huzuruna kul ve hayvan hakkı ile çıkmak istemiyorum. develerden birisi söz alır o arif zata lisanı haliyle cevap verir.
- Çok doğru söylersin günlerce aç susuz kaldığımız oldu haddinde fazla yükle bizi yorduğun oldu, öfkelenince dövdüğün sövdüğün oldu. bunların hepsini de helal ederiz ama bir hak var ki onu asla helal etmeyiz deyince o arif zat şaşırır o da nedir bilmiyorum der. deve der ki; ''Yıllarca pis, mundar eti yenmez bir eşeği bize kılavuz tayin ettin, hep onun izinden gittik bu hakkımızı helal etmiyoruz.''
Biz de şu cennet vatanımıza iş yerleri açmayıp fabrikalar yapmayıp da dün atımızın üzengisini öpmekle şeref duyanlar belki de taharet nedir bilmeyen insanımıza asla iyi niyetle bakmayan insanlara bizi kul köle edenlere hakkımızı helal etmeyeceğiz. çünkü o gurbettekileri görevim münasebetiyle gittim gördüm. Aslını neslini unutmuş yaratılış gayesini hiç hatırına getirmemiş bir neslimiz var oralarda. üzülmemek elde değil.
Hele hele herhangi bir İslami cemiyetle yakından uzaktan alakası yoksa , onlarla sadece Türkiye'ye gelecek olan cansız bedenle tanışmışsa nasıl üzülmezsiniz? Bunun yanında kimliğini kaybetmemiş kardeşlerimiz de az değil Allah'a şükür. Bir camide vaaz veriyordum. Baktım camide gençler fazla bu gençlerle her cumartesi günü sohbet fırsatımız oluyordu. altın gibi gençler. Bir vaazımda cemaati Müslimin bu gün camimizde çok sayıda evliya var dedim. Cemaat etrafına bakınmaya başladı. Siz görmüyorsunuz ben görüyorum dedim dudak bükenler gülümseyenler oldu baktım çoğu espriyi anlayamadı. dedim ki: Hiç zina etmemiş, içki içmemiş, kumar oynamamış, nefsine değil yaratanına kul olmuş şu gençler var ya işte hepsi de birer evliya diye yemin etsem yanılmam dedim. doğrusu da buydu tabi ki.
Ama bir cenaze münasebetiyle camiye ilk defa gelen yaşlı başlı kişiler de vardı. Türkçe bilmeyen, ana babası Türk olan gençler de cami avlusuna gelmiş dışarıda bekliyorlardı. İçeriye giremiyor kaybolan gençlik. ana babası alnını secdeden kaldırmasa kaç defa hacca ve umreye gitse de evladının sadece dünyalığını düşünmüş cehennemde yanmasına razı olan ebeveyne de Allah şuur ihsan etsin. o gençlerin de İslami kuruluşlarla hem dem olup silkelenmesini temenni ediyoruz. Allah yar ve yardımcımız olsun. Hatanın neresinden dönersek kardır diyelim. Biz neyiz, niçin yaratıldık nereye gidiyoruz? diye kendimize ve etrafımızdakilere soralım. Başı boş yaratılmadığımızı bilelim. Tüm günahları affeden yaratıcının kapısını çalalım inşallah.