Kelımelerle anlatılamayan fedakarlık ve karsılıksız sevgıyı, tarıf et desen bana sadece "anne" derdım..
tüm annelerin anneler günü kutlu oılsun nice yıllara inşallah....Allah başımızdan eksik etmesin annelerimizi.....
mustafa okumuş - dişli kasabası - 08/05/2012,11:29:54
HAK DOSTLARINDAN HİKMETLER
- Lokman Hakim
Lokman buyurur:
''Yavrucuğum! Sükut ettiğim için asla pişman olmadım. Söz gümüşse sükut altındır.''
Sükut hikmettir; ancak yapanı az bulunur.''
Lokman Hakim bu nasihatınde de az konuşmak düsturuna dikkat çekmektedir.
Sükut; alimlerin süsü, cahillerin örtüsüdür. Sükut zırhına bürünen insan, pek çok tehlikeden korunmuş olur. Bilhassa haset ehlinin zehir saçan nazarlarından kurtulur. Bu itibarla insan çok konuşmaktan ziyade, bol bol salih ameller işlemeli, hayırlı ve güzel işler ortaya koymalıdır. Yoksa bol bol konuşup da yapacağı güzel şeyleri anlatmaktan, onları yapmaya fırsat bulamayan bir insan, derin bir gaflet ve aldanış içinde demektir.
Nefsi dizginleyerek yapılan bir sükut yerine göre cahillere verilmiş en fasih bir cevap olur. Nitekim İslam alimleri; Ahmağa verilecek en güzel cevap sükuttur.'' demişlerdir. Şu hadis bunun ne güzel bir misalidir.
Bir gün Rasulallah ashab-ı kiramın arasında otururken, bir kişi gelip Hazret-i Ebu Bekir'e hakaret etti. Ebubekir cevap vermeyip sükut etti. O kimse ikinci defa aynı şekilde hakaret etti. Ebu Bekir yine sükut etti. Adam üçüncü defa hakaret edince, Ebu Bekir daha fazla dayanamayıp ona hak ettiği cevabı verdi. Bunun üzerine Rasulallah hemen oradan kalkıp yürümeye başladı. Hazret-i Ebu Bekir ardından yetişerek:
''- Ya Rasulallah, yoksa bana darıldınız mı? deyince Rasulallah Efendimiz:
- Hayır darılmadım. Semadan bir melek inmiş, o kimsenin sana söylediklerini yalanlıyor, senin adına ona cevap veriyordu. Sen karşılık verip intikamını alınca melek gitti, onun yerine şeytan geldi. Bir yere şeytan gelince ben orada duramam!'' buyurdular.
Altınoluk Dergisi 2012 Nisan ayı sayısından alıntıdır. Osman Nuri Topbaş Gönül Bahçesinden
Yarınki üniversite imtihanına girecek kardeşlerimize başarılar dilerim. Cenâb-ı Allah gönüllerinde olanı haklarında hayırlı olacak şekilde nasip etsin inşallah.
ahmet özcan - KÜTAHYA DPÜ - 30/03/2012,22:30:07
HİKAYE
Türkan Hanım dindar bir ailede büyümüştü. Annesi her fırsatta ona ve kardeşlerine namaz kılmalarını söyler, hatta kızarak onları uyarırdı.
Türkan Hanım namazın kılınması gerektiğine inanır, ama yine de kılmazdı, çünkü kılmak nefsine zor geliyordu. Bazen başlar, sonra terk ederdi. Evlendi ve çocukları oldu. Annesi her geldiğinde aynı şekilde namaz kılmaları için ikaz etmeyi sürdürüyor, o da ısrarla kılmamaya devam ediyordu. Çok istemesine rağmen bir türlü nefsine galip gelemiyordu.
Bir gün arkadaşları ona oturmaya geldi. İçlerinden biri annesini de yanında getirmişti. Teyze çok mübarekti. Öyle tatlı konuşuyordu ki, onu dinleyen saatler geçse usanmazdı. Teyze bir ara namaz konusuna değindi. O anlatırken, Türkan Hanım annesini hatırlamış ve annesinin eski günlerdeki namaz ikazlarını düşünüyordu. Misafirler de teyzeyi zevkle dinliyordu.
Türkan Hanımın küçük oğlu Zekeriya, dört yaşındaydı. Oynadığı oyunu bırakmış, teyzenin koltuğu dibinde iki elini yumruk yapıp yüzüne dayamış bir şekilde, kıpırdamadan dinliyordu. Annesi ikram için mutfakla salon arasında koşturup dururken mevzu değişmişti. O da onların yanına oturup sohbetin güzelliğine kapılarak çayını yudumlamaya başladı.
Anne, senin yerine ben namaza başlayacağım
Tam bu sırada mutfaktan bir gürültü geldi. Arkasından da oğlunun çığlığı duyuldu.
Telâşla mutfağa koştu Türkan Hanım. Misafirler de korkuyla peşinden gittiler. Oğlu bir sandalye koyarak lavaboya çıkmıştı. Bir ayağı lavabonun içinde, diğeri ise dışarıdaydı. Sandalye devrilmiş yerde dururken, oğlu da lavabonun kenarında korkmuş bir şekilde asılı duruyordu. Koşup kucağına aldı.
Su içeceğini zannederek:
İsteseydin ben verirdim yavrum, ya düşüp bir yerine zarar verseydin diye çıkıştı. Türkan Hanım oğlunun verdiği cevabı, uzun yıllar geçmesine rağmen hâlâ unutamaz;
çünkü şöyle demişti çocuğu: Anne, ben abdest alacaktım. Teyze dedi ya, namaz kılmayanlara Allah ceza verecekmiş diye. Ben de, sen ceza almayasın diye senin yerine namaza başlayacaktım.
O an Türkan Hanım, tepeden tırnağa titrediğini hissetti. Allah, yıllarca namaz kılmayan Türkan Hanıma oğlunun davranışıyla müthiş bir ders vermişti. Yavrusuna sarılıp dakikalarca ağladı.
Bu hikâye birçok bakımdan ders verici. Aslında çocuklar büyüklere değil, anne babalar evlâtlarına namazı öğretmeli. Çünkü, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) çocuklarımıza yedi yaşına geldiklerinde namaz kıldırmamızı ve on yaşına geldiklerinde ise ciddi bir şekilde üzerinde durmamızı emreder.
Çocuklarımıza -küçük yaşlarda gerek camilere götürerek, gerek ise evde cemaat yaparak- namazı sevdirmeli ve onlara örnek olmalıyız. Namaz çocuklara tatlı bir üslûpla, sevdirilerek anlatıldığı takdirde çocukların namaza karşı ilgi ve sevgileri kaçınılmaz olur
HocaLı'da HamiLe KadınLarın Karnını Yarmadı DedeLerim..
Amerikan DeğiLim!
Irak'ta SiviLLeri Kurşuna Dizmedim, PazarLarı BombaLayan Ben DeğiLim.
İngiLiz DeğiLim!... Masum İnsanLarı Kesmedim.
Rus değiLim! ÇeçenLeri KıLıçtam Geçirmedim.
Fransız DeğiLim! Cezayir'de Bir Günde 52000 SiviLi Zevk için ÖLdürmedim..
Ben TÜRK'üm..!
12 Dakikada Savaş Bitiren, DenizLeri GöL HaLine Getiren,40 Kişi iLe çin Sarayını Basan Karada Gemi Götüren,Dünyayı Bir çağdan Diğer çağa AtLatan,YıLLardır karada Ve Denizde HiLaL Taktiğini UyguLayan,